KARA
GÖZLÜM
YAZAR:_önemiyok
(sevde aydın)
Ahh...
Kara
gözlüm beni niye terk ettin?
Sevdiğim
mi yetmedi yoksa söylemedin
Bir
kerecik olsun asma ne olur o gül yüzünü.
Sitem
etme, söyletme…
Kaç
gece ağladım sesimi duy diye.
Gözlerimden
akan yaşlar sen silesin diye..
Bu
yürek dayanır mı sandın bu kadar acıya?
Ne
olur elleme, şu yalan gönlüme..
Ne
olur gülme, şu garip halime..
Yoksa
buradan yalan bir diyarda
Sevdiğin
var da beni oyalarsın
Kurbanın
olam dökülmesin dudaklarından
Ne
olur söyleme, sakın söyleme..
Ne
olur söyleme, beni öldürme…
Yattığım
yerden gözlerimi açtım sonunda. Şarkıyı artık kim dinliyorsa bu beşinci
olacaktı.
Kızgın
mıydım? Hayır, yalnızca şarkının o aşırı hüzün dolu havası yüreğimi burkmuştu.
Doğrulup
tepeden aşağıyı dikkatle süzdüm.
Sağ
çaprazımda siyah eşarplı buğday benizli bir kız oturuyordu.
Kollarını
bacaklarına dolamış kararmaya meyletmiş gökyüzüne bakıyordu.
Etrafta
kimsecikler yok sayılırdı. Altımızda uzanan çimler bile o parlak renklerini
yitirmiş gibiydiler.
Bu
saatte Alaeddin’de hangi kız böyle otururdu ki?
Biraz
ötede karmaşasının sesi kulaklarımı zedeleyen trafik bile bugün susmuş gibiydi.
İnsanların
nereye kaybolduğunu düşünürken camilerin minarelerinden gelen ezanın
okunacağını işaret eden o cızırtılı ses duyuldu.
Doğru
ya…
Bu
gün ilk orucumuzu açacaktık.
Ezan
okunmaya başlamadan kızın dinlediği ve bana da dinlettiği şarkı da sustu.
İşte
o an anladım kızın buna aşina olduğunu.
Oturuşunu
düzeltip ezanın okunmasını bekledi.
Ben
de bekledim.
Hacıveyiszade’nin
müezzini insanı kendinden geçiren makamlı sesiyle insanları namaza ve iftara
davet etti.
Perşembe
akşamının hatırına bir başkaydı bu kez ezan…
Konya
semaları Ramazanın ilk gününü böyle karşılıyordu işte…
Siyah
eşarplı kız çantasından çıkardığı suyla orucunu açarken kendimi unuttuğumu fark
ettim.
Yanı
başımda duran azığımı önüme aldığımda onun aksine orucumu hurma ile açtım.
Ben
önümdeki ekmek arasından lokma lokma mideme gönderirken
Büyük
bir merakla izlediğim kız muhtemelen Kültür parkın yanındaki köfteciden aldığı
köfte ekmeğini iştahla yiyordu.
Buna
rağmen yemek faslı benden sonra bitti.
Susmuş
şehir yavaş yavaş yeniden uyanırken orada çakılıp kalmış kızı izliyordum.
Neden
sonra altındaki sergiyi düzeltip ayağa kalktı.
Gözlerini
en sonunda başıyla beraber kaldırdığında bir anlığına birbirine değdi
gözlerimiz.
Aynı
anda yere inerken bakışları ben de ayaklandım.
Anlamıştım
namaz kılacağını. Yan bir bakış atıp kıblenin ne taraf olduğunu öğrenmeye
çalıştım.
Abdestli
olduğuma da bir yandan şükrediyordum tabi ki..
Benden
tarafa dönmüştü.
Tekbir
getirip namaza durdum.
Yanlış
yaptığım için kendimden utansam da bu hayatım boyunca en hızlı kıldığım akşam
namazı olmuştu.
Selam
verir vermez arkama dönmeme rağmen onu göremedim.
Bir
hayal gibi kaybolmuştu.
Ayağa
kalkıp saatlerce oturduğu ağacın altına gittim.
Çimler
dimdik duruyordu beni yalanlarcasına..
Elim
kısa saçlarıma oradan da enseme gitti.
Bir
rüya görmüştüm besbelli…
Ya
da beynimin kurguladığı güzel bir hayaldi hepsi.
Siyah
eşarplı güzel kızın gerçek olmasını dilesem de değildi işte..
Karanlık
ağaçların arasından tepeden aşağı bir seyir tutturdum.
Şehir
bağırıyordu gitme vakti diye…
Geriye
dönüş vaktiydi.
not: Hacı Veyiszade camisi Konya'da çok bilinen merkezde büyük bir camidir.